2 Şubat 2012 Perşembe

ÜÇ YAŞ-BEŞ YAŞ DEMEYİN!-KIRŞEHİR ARENA-HALİL DURUKAFA


  “Bu yazıyı üç dakikanızı ayırıp mutlaka okuyun. Çünkü çok büyük bir hayat dersi barındırmaktadır.” Anlayana…
Geçtiğimiz günlerde beş yaşındaki oğlumun bana verdiği, adeta bir tokat mahiyetindeki ağır dersi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Oğlum beş yaşında ve beş yaş gurubu milli eğitimin kreşlerinden birine devam ediyor. Kreşten yarıyıl tatili nedeniyle bir tatil kitabı verilmiş. Bizler ebeveynleri olarak çocuğa yardım edip, okul açılana kadar bu kitaptaki alıştırmaları yapmamız gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde çocuğun yatmasına yakın bir saatte, çocukla beraber kitaptaki alıştırmalardan bazılarını yapmaya koyulduk. Alıştırmanın bir tanesinin mahiyeti şöyleydi; bir resim çizmişler, çizilen resim içinde bazı nesneler belirlenmiş. Çocuk bu nesneleri (fener, güneş, biber, şapka… vs)sayacak ve nesnelerin yanına saydığı rakamı yazacak.
Alıştırmaya başladık. Çocuk, nesnelerden ilki olan “Fenerleri” üç olarak sayıyor. Üç rakamını fenerin yanına yazacak. Bana soruyor;
  -3 nasıl yazılır?
  Ben gösteriyorum. O yazıyor. “Şapkaları” sayıyor. 4 rakamını buluyor. Bana soruyor?
  - 4 nasıl yazılır?
  Ben gösteriyorum. O yazıyor. Sıra güneş figürüne geliyor. “Güneşleri” sayıyor. 5 rakamını buluyor. Bana soruyor.
  - 5 nasıl yazılır?
  Ben gösteriyorum. Fakat o yazamıyor. Tam 5 yapmaya çalışıyor ama 3 yapıyor. İkinci kez 5 nasıl yapılır gösteriyorum. Gene tam beş yaparken üç rakamını yapıyor. Üçüncüsünde ben yine 5 nasıl yapılır gösteriyorum. Ama o gene aynısını yapıyor. Ben sinirleniyorum. Fakat ona bu sinirimi göstermiyorum. Âdeta sabırsızca dişlerimi sıkıyorum. Dördüncü gösterişimde sinirlerim daha da geriliyor ve artık dayanamayıp tepkimi veriyorum. Fakat gülerek, öyle gülüyorum ki, kendimi durduramıyorum. Gülüyorum, gülüyorum… Bu tepkiye çocuk elindeki kalemi fırlatıp, yatağına koşarak cevap veriyor.
  O gece bir şekilde geçti ve bir gün sonra ben işe gittim. Akşam işten geldim ki oturma odasının tam da görünen duvarına kocaman bir 5 rakamı çizilmiş. Aklıma hemen akşamki olay geldi. Fakat bu yaştaki bir çocuğun bunu düşünebileceği hiç kestiremedim. Sonra eve misafirlerimiz geldi. Onları ağırladık ve gittiler. Gider gitmez hemen oğlumu çağırdım. “Gel buraya! Duvarı neden karaladın?” sorusunu yönelttim. O, “sen göresin diye” cevabını verdi. Ben de “ne görecekmişim?” sorusunu sordum. O, gözlerimin içine baka baka ve sanki dalga geçer gibi “5 yapmayı biliyorum” dedi. O an sanki beynime kaynar sular döküldü. Sanki hayatimin en büyük tokadını yedim. Uzun süre kendimi toplayamadım. Ve bu olay bana büyük bir ders oldu.
  Diyeceğim şudur ki;  çocuğunuzun mükemmel olması için, ona baskılar kurmayın. Bırakın çocuk, çocukça olsun ve düşünen bir insan olmayı başarabilsin. Bizlere düşen görev ise, sadece çocuğumuzun düşünen bir insan olabilmesi için gerekli ortamı hazırlamak olsun.

0 yorum:

Yorum Gönder