05 Ocak 2012 tarihinde,
2008-2010 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan İlker Başbuğ, terör örgütü kurmak suçundan tutuklanmıştı.
Başbuğ’un ayaküstü yaptığı bir basın açıklaması vardı. Başbuğ diyordu ki,
“Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmek
suçundan tutuklanmıştır. Takdir Yüce
Türk Milletinindir.” Bu basın açıklamasını hiç unutamıyorum. Beni çok etkilemişti. Hele! Açıklamanın son
cümlesi “Takdir Yüce Türk Milletinindir.”
Söylemini hiç unutamıyorum. “Yüce Türk
Milleti…”
Bugünlerde gündemin zirvesinde İstanbul Adliyesine, Özel
yetkili savcıya ifade vermek üzere çağrılan Mit’çiler ve KCK operasyonları
gelmektedir. Bu haber, haber
merkezlerine düştüğünde bomba etkisi yaratmıştı. Nasıl olurdu da doğrudan Başbakanlığa
bağlı bir müsteşarlığın (MİT’in) en üst düzey yöneticileri ifadeye çağrılmıştı.
Bir gün sonra bir bomba daha patladı. İfadeye çağrılan emekli Mit’çilere
yakalama kararı çıkmıştı. Bombalar devam ediyordu. Devletin zirvesi toplantı
üzerine toplantı yapıyordu. Köşe yazarları, haber bültenleri ve gazeteler
yangın yeriydi. Herkes aklına geleni yazıyor ve yorumluyordu. Kimi olayı
aklamaya çalışıyor. Kimi üzerine gidiyordu. Sonra bir bomba daha patladı. Savcı
görevden alındı ve süreç böyle ayrıntılı bir şekilde devam etti...
Anlayacağınız, Kim
kimi çağırıyor? Çağrılan ne yapıyor? Kimin arkasında kimler var? Kim kimlerden?
Bir sonraki adım nedir? Sorularını soran hep bizler olduk. Hani şu anlamlı üç
kelime “Yüce Türk Milleti”
Millî
İstihbarat Teşkilâtı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve
millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek
mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli
durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevli doğrudan başbakanlığa bağlı bir teşkilâttır.
Gücünü ve yetkilerini dolaylı olarak Yüce
Türk Milletinden alır.
Bağımsız Yargı; Erkler ayrılığı ilkesiyle bağımsızdır ve
kararlarını Yüce Türk Milleti adına
alır.
Dolayısıyla,
Yüce
Türk Milleti adına yargılama yapanlar, gene Yüce Türk Milleti adına görev yapanlar arasında, anlam
veremediğimiz bir kriz çıkıyor. Ama ne ilginçtir ki, bu krizin iç yüzünden Yüce Türk Milletinin haberi olmuyor.
Vay!
Benim yalnız ve güzel ülkem vay!
Belki
de bizler Yüce Türk Milleti olarak
her şeyi bilmek zorunda değiliz. Klişe bir cümle olacak ama her şeyi
büyüklerimiz bilsin yeter değil mi! Bize düşense, her zaman ve her zaman
sevgimizi ve saygımızı dile getirmektir. Sevgili ülkemizin, sevgililer gününü
kutlamaktır. Toprağımıza bir gül bırakmaktır. Özgür, demokratik, sosyal ve
şeffaf bir ülke dileklerimizle, toprağımızın önünde saygıyla ve sevgiyle
eğilmektir.
0 yorum:
Yorum Gönder